Trafik Kazasından Kaynaklı Maddi Ve Manevi Tazminat

 

TRAFİK KAZASINDAN KAYNAKLI TAZMİNAT DAVASI

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 49/1’e göre; “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.”  Aynı şekilde, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu m. 24/1’e göre; “Hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan kimse, hâkimden, saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebilir.”  Haksız fiil sorumluluğu, kişinin kusurlu bir şekilde hukuka aykırı bir fiille başkasının şahıs varlığında veya mal varlığında sebep olduğu zararın giderilmesini düzenleyen sorumluluk türüdür. Trafik kazasından kaynaklı tazminat davasının hukuki dayanağı da 49. Maddede düzenlenen haksız fiil sorumluluğudur. Aşağıda trafik kazasından doğan zararın giderilmesini amaçlayan tazminat davası konusu incelenecektir.

  1. TRAFİK KAZASINDAN KAYNAKLI TAZMİNAT DAVASI NEDİR?

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun tanımlar başlıklı 3’üncü maddesine göre trafik kazası;Karayolu üzerinde hareket halinde olan bir veya birden fazla aracın karıştığı ölüm,yaralanma ve zararla sonuçlanmış olan olaydır.”  Trafik kazasından kaynaklı tazminat davası ise; karayolu üzerinde en az bir motorlu aracın karıştığı, ölüm, yaralanma gibi bedensel zararların ve malvarlığı zararlarına sebep olmuş olayın sorumlularına karşı zararın giderilmesi amacıyla zarar gören kişiler tarafından açılabilen maddi ve manevi tazminat davasıdır.

Trafik kazası sebebiyle meydana gelebilecek bedensel zararlara sakatlık, tam veya geçici iş göremezlik, kalıcı veya geçici ruhsal bozukluk ; mal varlığı zararlarına trafik kazasında aracın veya araç içerisindeki eşyaların hasara uğraması örnek verilebilir.

  1. TRAFİK KAZASINDAN KAYNAKLI TAZMİNAT DAVASI AÇMA SÜRESİ (ZAMANAŞIMI) NEDİR?

Trafik kazasından doğan maddi tazminata ilişkin zamanaşımı, 2918 sayılı KTK m. 109’a göre; “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar.”  Görüldüğü üzere zarar veya sorumlu kişi daha sonra öğrenilse bile kaza gününden itibaren herhalde 10 yıllık süre belirlenmiştir. Ayrıca 10 yıllık süre, 2 yıllık sürenin tavanını oluşturmaktadır. Kaza gününden itibaren 10 yıl geçtikten sonra kazanın öğrenilmesi halinde tazminat davasında zamanaşımı def’i ile karşılaşılabilir. Zarar gören, zararı ve tazminat yükümlüsünü kaza gününden itibaren 9 yıl geçtikten sonra öğrenecek olursa, dava açma süresi 2 yıl değil, 10 yılın dolması için geriye kalan süre olacaktır. KTK m.109, maddi zararları kapsamaktadır.

Manevi zararlar için ise KTK m.90’a göre; “Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.” Dolayısıyla manevi zararlar bakımından 6098 sayılı TBK m.72 devreye girecektir ki anılan maddeye göre ise; “Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar.”

Hem maddi hem de manevi tazminat talepleri bakımından; TBK m. 72/1’e göre, tazminat davası, ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı süresi öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, ceza zamanaşımı süresi uygulanır. KTK m.109/2’ye göre ise, Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre, maddi tazminat talepleri için de uygulanır. Uzamış zamanaşımı için, iki şart gereklidir; cezayı gerektiren bir fiil olmalıdır, bu fiil için ceza kanunlarının öngördüğü zamanaşımı süresi daha uzun olmalıdır. Ceza zamanaşımı süreleri hem iki yıllık hem de on yıllık süre bakımından uygulanır. Belirtmek gerekir ki, ceza zamanaşımı süresinin uygulanması için bu iki şartın olması yeterlidir, ayrıca suçun kovuşturulmasına veya bir mahkumiyet kararına ihtiyaç yoktur.

5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 66’ncı maddesine göre dava zamanaşımı süreleri belirlenmiştir. Aynı maddenin dördüncü fıkrasına göre ise “Yukarıdaki fıkralarda yer alan sürelerin belirlenmesinde suçun kanunda yer alan cezasının yukarı sınırı göz önünde bulundurulur; seçimlik cezaları gerektiren suçlarda zamanaşımı bakımından hapis cezası esas alınır.”  Anılan maddeler uyarınca uzamış zamanaşımı süreleri şöyle olacaktır;

  • Bir veya birden fazla ölü varsa 15 yıl (m.85,66/d),
  • Bir veya birden fazla yaralı varsa 8 yıl (m.89,66/e) olmuştur. (Burada zamanaşımı süresi 8 yıl olduğu için 10 yıllık süre söz konusu olduğunda, ceza zamanaşımı süresi daha uzun olmadığı için, 10 yıllık süre uygulanmalıdır.)
  • Ölümlerin yanı sıra yaralılar da varsa, kazayı yapan kişiye uygulanacak cezanın üst sınırı beş yıldan fazla olduğundan, ayrım yapılmaksızın aynı olayda ölen veya yaralananların tümü için dava zamanaşımı 15 yıldır.

 

  1. TRAFİK KAZASINDAN KAYNAKLI TAZMİNAT DAVASINDA GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEMELER HANGİLERİDİR?

Görevli mahkemeler;

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu m.2/1’e göre, trafik kazasından kaynaklı maddi ve manevi tazminat davalarında görevli mahkeme kural olarak Asliye Hukuk Mahkemeleridir.

Ancak trafik sigortasını yapan şirkete karşı açılacak tazminat davasında, TTK'nın 4/1-a ve 5. maddeleri gereğince mutlak ticari nitelikte olması sebebiyle Asliye Ticaret Mahkemesi görevlidir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 1483/1. maddesinde, sigortacıların diğer kanunlardaki hükümler saklı kalmak üzere faaliyet gösterdikleri dalların kapsamında bulunan zorunlu sigortaları yapmaktan kaçınamayacakları belirtilmiş; aynı Kanunun 4/1-a maddesinde, tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın, TTK ‘da öngörülen hususlardan doğan hukuk davalarının ticari dava sayılacağı düzenlenmiştir. TTK’nın 5. maddesi ise aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemelerinin, tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevli olduğu hükmüne yer verilmiştir.[1]

 

Yetkili mahkemeler;

Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir. Yerleşim yeri, 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu hükümlerine göre belirlenir. (6100 sayılı HMK m.6)

Davalılar birden fazla ise bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde de açılabilir. (HMK m.7)

Trafik kazasından kaynaklı maddi ve manevi tazminat davaları haksız fiilden doğan davalar olduğu için, trafik kazasının veya zararın meydana geldiği ve zarar görenin yani davacının yerleşim yerinde de açılabilir. (HMK m.16)

2918 sayılı KTK m. 110/2’ye göre, “Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir.”

  1. TRAFİK KAZASINDAN KAYNAKLI MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT DAVALARINI KİMLER AÇABİLİR?

 

  • Trafik kazası sonucunda yaralanma meydana gelmişse;

Yaralanan kişi bizzat kendisi maddi ve manevi tazminat davası açabilir. Yaralanan kişinin yakınları maddi tazminat davası açamazlar. Maddi tazminata ve bedensel zararla sonuçlanan tüm sorumluluk hallerine Borçlar Kanununun genel hükümleri uygulanmalıdır. Türk Borçlar Kanununun 49. Maddesine göre; “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” Söz konusu hüküm doğrultusunda cismani zararlar, kazanç kaybı veya malvarlığında meydana gelen eksilme maddi tazminat davası ile karşılanabilir.

Manevi tazminat isteme hakkı yaralanma söz konusu olduğunda kural olarak zarara uğrayana aittir. Ancak Türk Borçlar Kanunu 56/2’ye göre ağır bedensel zarar halinde de mağdurun yakınları manevi tazminat isteyebilecektir.

  • Trafik kazası sonucunda ölüm meydana gelmişse;

Ölenden ölenin yakınları, bakım ve destek sağladığı kişiler maddi ve manevi tazminat davası açabilir.

Türk Borçlar Kanununun 56. Maddesine göre; Ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.” Bu hakkı mağdurun ölümü nedeniyle içten acı ve ıstırap duyan yakınları kullanabilir. Yargıtay’a göre; “Burada önemli olan aile hukuku çerçevesinde yakınlık değil duygusal yakınlıktır. Böyle olunca da uzak ya da yakın hısımlık bağları yerine ölenle çok yakın ve içtenlik taşıyan bir bağlılığın varlığı aranır.” (Y4HD 5.3.1979, 9973/2900.,Y4HD 18.10.1973,10302/8845)

 

 

  1. TRAFİK KAZASINDAN KAYNAKLI MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT DAVALARI KİMLERE KARŞI AÇILABİLİR?

Trafik kazalarında haksız fiili bizzat işleyenler sorumlu olmakla birlikte başka tazminat sorumluları da vardır.

  • Araç Sürücüsü : 6098 sayılı TBK M.49’a göre, kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Dolayısıyla haksız fiil sorumluluğunun şartları sağlandığı takdirde araç sürücüsüne karşı açılabilir.

 

  • Araç Sahibi : 2918 sayılı KTK m. 3’e göre, araç için adına yetkili idarece tescil belgesi verilmiş veya sahiplik veya satış belgesi düzenlenmiş kişi araç sahibidir.

 

  • Araç İşleten ve Araç Sahibi: KTK m.3’e göre, “İşleten : Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır.” Aynı kanunun 85’inci maddesinin birinci fıkrasına göre ise, “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.”

 

Görüldüğü üzere karayolları trafik kanununa göre araç sahibi araç işleteni sayılır. İşletenler; araç sahibi, bir şirket unvanı altında motorlu araç işletenler, aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişi, motorlu araçlarla yolcu ve yük taşıma işlerine katılan taşımacı, girişimci, üstlenici, gezi ve tur düzenleyici, bilet ve irsaliye düzenleyerek, yolcu ve yük taşıma işlerine aracılık ederek motorlu aracın işletilmesine doğrudan veya dolaylı katılan, motorlu aracın işletilmesinden ekonomik yarar sağlayan tüm gerçek ve tüzel kişilerdir.

 

  • İşleten gibi sorumlu olanlar : KTK’nun 104. maddesine göre motorlu araçlarla ilgili mesleki faaliyette bulunan teşebbüslerin sahibi gözetim, onarım, bakım, alım - satım, araçta değişiklik yapılması amacı ile veya benzeri bir amaçla kendisine bırakılan bir motorlu aracın sebep olduğu zararlardan dolayı, 105. maddesine göre yarış düzenleyicileri, yarışa katılanların veya onlara eşlik edenlerin araçları ile gösteride kullanılan diğer araçların sebep olacakları zararlardan dolayı, 106. maddesine göre genel bütçeye dahil dairelerle katma bütçeli idarelere, il özel idarelerine ve belediyelere, kamu iktisadi teşebbüslerine ve kamu kuruluşlarına ait motorlu araçların sebep oldukları zararlardan dolayı, 107. maddesine göre bir motorlu aracı çalan veya gasp eden kimseler motorlu araç işleten gibi sorumlu tutulurlar. Dolayısıyla işleten gibi sorumlu olan kişilere de manevi ve maddi tazminat davası açılabilir.

 

  • Sigortacılar : KTK m. 85’e göre işletenin, kanunun 85 inci maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur. Bu durumda söz konusu sorumluluk sigortası hangi sigorta şirketi tarafından yapılmışsa, o şirket de ölüm, yaralanma ve diğer zararlardan sorumlu olacaktır.

Trafik kazasından kaynaklı tazminat davalarında, yukarıda sayılan sorumlular müteselsil sorumludur. Yani zarar gören, zararının tazminini yukarıda sayılan kişilerin birinden, birkaçından veya tamamından isteyebilir. KTK m. 88’e göre, bir motorlu aracın katıldığı bir kazada, bir üçüncü kişinin uğradığı zarardan dolayı, birden fazla kişi tazminatla yükümlü bulunuyorsa, bunlar müteselsil olarak sorumlu tutulur. 6098 sayılı TBK m. 61’e göre ise, birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır.

  1. TRAFİK KAZASINDAN KAYNAKLI TAZMİNAT DAVALARINDA HANGİ GİDERLER TALEP EDİLEBİLİR?

Maddi tazminat çerçevesinde talep edilebilecek giderler;

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 53’e göre ölüm halinde talep edilebilecek giderler şunlardır:  

  • Cenaze giderleri.
  • Ölüm hemen gerçekleşmemişse tedavi giderleri ile çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar.
  • Ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları kayıplar.

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 54’e göre bedensel zarar halinde talep edilebilecek giderler ise şunlardır:

  • Tedavi giderleri.
  • Kazanç kaybı.
  • Çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar.
  • Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar.

Maddi tazminat ve maddi tazminat kapsamında talep edilebilecek giderlerin yanında manevi tazminat davasıyla trafik kazası sonucunda bedensel veya ruhsal bir zarara uğrayan kişi veya ölümlü trafik kazalarında ailesi ve yakınları çekmiş olduğu bedensel veya ruhsal acı, elem, keder ve ıstırap sebebiyle manevi tazminat talep edilebilir.

Stj. Av. Deniz BAHAR

 

[1] Yargıtay 20.Hukuk Dairesi 2016/12209 E., 2016/12104 K., T. 12.12.2016

Test

Form Gönderimi

OK